ANADOLU’NUN
DİNİ FOLKLORU
CİNLER VE ÖYKÜLERİ
Anadolu’da
yüzlerce yıldır cinlerle ilgili olan öyküler anlatılır durur. Ancak bu öyküler
yalnızca Anadolu’da yoğunlaşmamıştır. Türkler Orta Asya ve çevresindeki
yerleştikleri yerlerde cinlere ve ruhlara inanır onlar hakkında olayları
birbirlerine anlatır ve din adamlarından yardım alırlardı. İslam’dan sonra ise
Kuran-ı Kerimde açıkça yer alan cinler hiç şüphe götürmeyen bir duruma geldi.
Çünkü birçok ayette açıkça cinlerden bahsedilir ve zararlarından korunmak için
dua edilmesi gerektiği söylenir. Ve cinlerin de insanlar gibi dinden sorumlu
olduğu vurgulanır. Aşağıdaki ayetler bunlardan bazıları:
Anadolu cinlerle
ilgili birçok düşünce, inanış ve öykülere rastlamak olasıdır. Her bölgede
farklı farklı öyküler ve inanışlar vardır. Ama genel olarak cinler hakkında
ortak görüşler yoğunluk kazanmaktadır. Örneğin:
Özellikle televizyon programlarının etkisiyle son
yıllarda güncellik kazanan “cin” teması, aslında Anadolu folklorunda
uzun ve zengin bir geçmişe sahiptir. Yaygın inanışa göre, genellikle göze
görünmeyen ve çoğu kez insanı andıran küçük yaratıklar olarak tanımlanırlar.
Halk edebiyatındaki cinlerle ilgili masal, hikaye ve deyimlerde cinlerin çoğu
kez insanların aklını başından alıp onları şaşkın ve perişan bir hale
getirdikleri, hastalıklara yol açtıkları, büyülerde aracılık ederek kötülüklere
sebep oldukları belirtilir. Cinlerin kurnaz ve sakınılması gereken yaratıklar
olduğu inancı yerleşmiştir. Bunların daha çok ıssız ve karanlık yerlerde
yaşadıkları ve güneş battıktan sonra ortaya çıktıkları zannedilir. Anadolu’nun
birçok yöresinde, cinlerin kötü etkisinden korunmak için, mesela hava
karardıktan sonra ağaç altına kirli su dökülmez, çünkü cinlerin ağaç kovuklarında
oturduklarına inanılır. Akşam olduktan sonra hamamda fazla kalınmaz, çünkü gece
vakti cinler hamamlarda toplanıp eğlence düzenlemektedirler. Karanlık çökünce
eski veya terkedilmiş evlere, değirmenlere girilmez, çünkü bu gibi yerler “tekin”
(içi boş) değildir (22 Mayıs 1996 halukakcam.com Erişim Tarihi 19/04/2015)
Anadolu’ya eşdeğer
görebileceğimiz bir kültür coğrafyası da Orta Asya’dır. Anadoluda’ki Türklerin
birçok dinsel folklorunda Orta Asya kültürünü ve geçmişe dönük inanışları
görmek oldukça kolaydır ve her fırsatta gözlemlenebilir. Ama bazı inanışlara
ışık tutması açısından buradaki iki kaynağı vermede yarar görüyorum.
İsimlendirilemeyen
ruhlar ise, İslam’ın etkisi ile Cin ve Peri şekline dönüşerek yaygınlaşmıştır.
Anadolu’ya nispetle Orta Asya Kazak, Kırgız, Özbek, Çuvaş vb. topluluklarda
Ruh= Ervah inanışı oldukça güçlü bir biçimde varlığını hissettirmektedir.
(DEVRENBEKOV, Jakay ve TURSINOV, Edige, Kazakh Baskı Balgerleri, Almatı,1993,
s.12- 17.)
Başkurt
Şamanî ayinine ait en eski kayıt XVIII. asırda yapılmıştır. Rusya Bilimler
Akademisi’nin üyesi İ.Lepehin Kızıl Mescit köyünde gördüklerini şöyle anlatmıştır:
“bir lohusaya ‘şeytan oyunu’ dedikleri töreni yaptırmak için köreze’yi çağırdılar.
Köreze dans ediyor, bağırıp çağırıyordu. Böylece cin ve şeytanları kovuyormuş.
Gece yarısı olduğunda eline kılıç ve tüfek aldı. Birkaç adama kendi kuşağını
sıkıca çektirdi. Bu, cinlerle savaş için hazırlıktı. Elindeki silahlarla cin ve
perileri kovmaya (onlarla savaşmaya) başladı. Nihayet ‘cinleri kovdum. Eyek Irmağı’nda
onları boğdum.’ dedi”. (Burada getirilen alıntı Abdülkadir İnan’ın Tarihte ve
Bugün Şamanizm. Materyaller ve Araştırmalar (Ankara:1972, s. 113)’dan
alınmıştır.) (Yaşayan Eski Türk
İnançları Bilgi Şöleni: Nisan 2007)
Günümüze dönecek
olursak bu paylaşacağımız haber bir hayli ilginç duruyor.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcılığı’ndan istifa
ettikten sonra HDP’den Mardin Milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Kadri
Yıldırım, "Kuran’da cinlerden bahsediliyor. Ey Arapları, Süryanileri ve
Kürtleri içinde barındıran Mardin ve Mardin halkı; eğer 1500 yıl önce sizin
cinlerinizin kabul ettiği bir barışı, siz kabul etmezseniz, birbirinizin
hakkını, hukukunu kabul etmezseniz, bu cinler sizi çarpacaktır haberiniz
olsun" dedi. (3 Mart 2015 hurriyet.com.tr Erişim Tarihi 19/04/2015)
1) Ebu
Said el-Hudri (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem):
‘Sizden
herhangi biri esnediği zaman eliyle ağzını kapatsın! Kuşkusuz ki şeytan
(kişinin ağzına) girer!’ buyurdu.” Müslim 2995/57, Ebu Davud 5026
2) Ebu
Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
‘Sizden
biri uykusundan uyanıp abdest alırken burnuna su alıp sümkürsün! Çünkü şeytan
onun genzinde geceler!’ buyurdu.” Buhari
3)
Hüseyin bin Ali (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Mü’minlerin
annesi Safiyye binti Huyey (Radiyallahu Anha) bana şöyle dedi:
Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ramazanın son on gününde i’tikafta iken bir gece
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girip onunla bir saat sohbet
etmiş. Sonra evine dönmek için ayağa kalkmış. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)’de onu evine götürmek için kalmış. Nihayet Ümmü Seleme (Radiyallahu
Anha)’nın kapısının önündeki mescidin kapısına ulaştığında, Ensar’dan iki kişi
oradan geçmiş ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e selam vermişler.
Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o iki kişiye:
–‘Yavaş
olun durun! Kuşkusuz ki bu kadın (eşim) Safiyye binti Huyey’dir!’ dedi.
O iki
kişi: –Subhanallah!!! Ya Rasulallah! dediler ve bu kendilerine çok ağır geldi.
Bunu
üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o iki kişiye:
–‘Şüphesiz
ki şeytan, insan vücudunda kanın ulaştığı yere ulaşır! Ben sizin gönüllerinize
şeytanın bir şüphe atmasından endişe ettim!’ buyurdu.” Buhari 4/1882
4)
Osman bin Ebi’l-As (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni, Taif’e vali tayin ettiği dönemde namazımda
bana bir şey peyda olmaya başladı hatta ne kıldığımı bilemez oldum. Ben bu
durumu görünce kalkıp (Taif’ten Medine’ye) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)’in yanma gittim.
Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (beni görünce):
–‘Ebu’l-As’ın
oğlu?’ dedi.
Ben: –Evet,
Ya Rasulallah! dedim.
Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): –‘Seni (buraya) getiren sebep nedir?’ buyurdu.
Ben: –Ya
Rasulallah! Namazlarımda bana bir şey peyda oldu, öyle ki ne kıldığımı
bilemiyorum! dedim.
Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): –‘Anlattığın şey, şeytanadır! Onu bana
yaklaştır!’ buyurdu.
Bunun
üzerine ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına vardım ve (diz
çökerek) ayaklarım üzerine oturdum. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
elini göğsüme vurdu, ağzımın içine tükürdü ve:
–‘Çık!
Ey Allah’ın! Düşmanı’ dedi.
Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu işi üç defa tekrarladı. Sonra (bana): –‘(Git)
işinle meşgul ol!’ buyurdu. Ravi demiştir ki: Sonra Osman bin Ebi’l-As
(Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
–And
olsun ki, ondan sonra şeytanın bana sokulduğunu sanmam!” İbni Mace 3548
Şimdi asıl konumuza dönelim
ve Cinlerin halkımızın arasında ne gibi öyküleri var onlara bakalım.
1-) Okulların kapanmasına yakındı arkadaşım kader
korkunç hikayeler anlatalım dedi bende onu kırmamak için kabul ettim ama
birazda korkuyordum o yüzden ben anlatmayacağım hem hikaye bilmiyorum benim
yerime kader anlatsın dedim arkadaşım çok korkunç hikayeler anlattı en sonunda
bir tane daha anlattı ama bu hepsinden daha da korkunçtu ve daha da gerçekçiydi
olay şöyle:
Bir gün Nihal (kaderin ablası) sahura kalkmışlar annesi yatmadan önce hamur yapmış mayalanmış sahur olmadan önce hemen kalkıp pişirivermiş ama ekmekleri tandırda unutmuş Nihali yollamış o da ekmekleri tandırdan almaya gitmiş tam merdivenlerden çıkacakken uzakta oturan çok iyi bir eski komşularını görmüş Fatma teyze senin burada ne işin var demiş saçları da açıkmış nedense normalde hep kapalı olurmuş hiç cevap vermemiş kadın üstü başı dağınıkmış kız korkmuş ve hemen tezeklerin üstüne atlamış kızın önüne çıkmış kız o korkuyla hemen dama çıkmış şişko haliyle nasıl çıkabilir ki kız korkmuş yere atlamış gene önündeymiş hemen gözlerini kapatıp Bismillahirrahmanirrahim demiş yok olmuş kız korkmuş eve çıkmış annesine ne dediyse de bir türlü inandıramamış sonra kadın ertesi gün kızının ısrarı üzerine onlara gitmiş olanları anlatmış kadın çok şaşırmış ve korkmuş ben öle bir şey yapmadım demiş zaten öle iyi bir insanmış ki asla ondan böle bir şaka beklenemezmiş sonradan anlamışlar ki gelen cinmiş!!
2-) Zamanında Manisa’nın bir ilçesinde bir kız
yaşarmış kızın annesi asıl derler büyü falan yaparmış. Kız annesinin
yaptıklarına inanmazmış annesine ne kadar söylese de annesinin onu taktığı bile
yokmuş. Kızın annesi her gece birileriyle konuşurmuş kız kapının aralığından ya
da deliğinden bakarmış ama sadece lamba kapalı olduğu zamanlar da ışık açık
olduğu zamanlarda karartı görürmüş. Kız büyümüş köyden birini sevmiş ama
deliler gibi oğlan da kızı seviyormuş. Oğlanın askerliğinin bitmesini
bekliyorlarmış. Oğlan askerden gelince de düğün yapıp evleneceklermiş. Annesi
işleri iyice ilerletmiş ama annesinin yaptıklarına inanmasa da acaba doğru
olabilir mi diye araştırmak istemiş. Araştırıp sormuş hocalara hacılara böyle
şeylerin gerçek olduğunu anlamış ama yine de inanmıyormuş. Gün geçmiş bunlardan
birini çağırmaya karar vermiş. Evet gelmişler ama kızla kötü olay olmuş… Ve
gitmişler. Bu hemen her gece devam etmiş. Kız ağlayıp sızlar ama ne bir kimseye
söyleyebilir ne de biriyle paylaşabilir. Derken oğlan askerden gelir düğün günü
belli olur. Kız ertelemek istese de başaramaz oğlan her sorduğunda cevap
veremeyip susarmış. Derken evlenirler düğün yapılır biter kız ile oğlan yatak
odasına gider ikisi de yatağa girerler kız ile oğlan yatacaklarken… Cinler
gelir oğlan ne olduğunu anlayamazken onlar her zaman ki gibi kızı alıp
götürmeye gelirler kız çığlıklar içinde oğlan donmuş derken oğlan ayılmış kızı
götüremezsiniz diye kızı bırakmamış ama onlar pes etmemiş ve kızı oğlanın
gözlerinin önünde… Ertesi gün odaya gelen anne baba ne kızı bulabilirler nede
oğlanı bakmışlar ki ikisi de bahçede kendilerini asmışlar ama el ele...
3-) Başımdan geçen ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bir gece rüyamda beyaz saçlı bir kadın, seni oğlumla
evlendireceğim dedi ve gitti bende uyandım, umursamadım ama daha sonra bu
rüyayı defalarca üst üste görünce korkmaya ve endişelenmeye başladım. Her
gözümü kapattığımda o kadın geliyor ve seni oğlumla evlendireceğim diyor ve
gidiyordu. Ben çok korkmuştum artık anneme babama anlattım. Babamda ''Benim
tanıdığım bir hoca var, ona sorarım'' dedi. Sonra babam sormuş, hocada
''kızınla evlenmek istiyorlar'' demiş. Babam, kim evlenmek istiyor kızımla diye
sorunca hocada, ''bunların kim olduğunu sana söyleyemem söylersem beni bu
gece dövmeye gelirler'' demiş. Babam bunu bana anlatınca korkum daha da arttı.
Neler oluyor diye soruyordum kendime sonra, bir gece rüyama o kadın
geldi ve yine ''seni oğlumla evlendireceğim'' dedi. Sonra oğlu geldi,
''bak oğlum budur'' dedi. Ben oğlunu görünce, rüyamda ağlamaya başladım ve yine
uyandım. Kalktım babama anlattım babamda, ''bu böyle olmaz, ben yine hocaya
sorayım'' dedi. Sonra hocaya sormuş hocada, ''kızını yanıma getir'' demiş.
Neyse babamla yanına gittik eline bir kağıt aldı ve ''bu kağıda iyice bak ama
gözünü bir yere dik ve oraya dikkatlice bak'' dedi. Bende baktım ve o beyaz
saçlı kadını gördüm. Hoca: ''Gördüğün kadın bu mu?'' dedi. ''Evet''
dedim. Sonra hoca kağıdı aldı ve yırttı. ''Bu kadın kim?'' dedim.
Hoca ''zamanı gelince söyleyeceğim'' dedi. Bir ay kadar sonra dayımın
oğlu beni istemeye geldi, beni dayım oğluyla nişanladılar. Sonra yine rüyamda o
kadın geldi bana ''sen evlenemezsin, sen oğlumunsun'' dedi ve elimdeki
nişan yüzüğünü çıkarttı. Uyandığımda yüzük elimdeydi, sakinleşmeye çalıştım.
Aradan bir ay geçti ve nişan bozuldu çünkü dayımın oğlu, yani nişanlım
trafik kazasında öldü. Kazadan altı aya yakın zaman geçti, her şey
düzene girmeye başlamıştı ki yine o rüyalar başladı. Bende gece yatağıma
geldiğimde rüyamda o kadının geleceğini, aynı sözleri söyleyeceğini
biliyordum. Yatağıma uzandım gözümü kapattım. ''Gel oğlunla evlenmeyi kabul
ediyorum'' dedim. Daha fazla dayanamayacaktım. Sonra uyudum ve kadın
geldi. Bana ''senin göz perdeni kaldıracağım ve bizi tam olarak göreceksin''
dedi. Elini gözlerimin üzerinde gezdirdi. Olanları babama anlattım
ve tekrar hocaya gittik. Hoca bana ''kızım sana cinlerin rüzgarı değmiş
ve senle evlenmek istiyorlar'' dedi. Dua etti ve bana muska verdi.
''Boynunda taşı'' dedi. Gece yatmak için odama gittim. Tam yatağıma
uzandım, tepemde bir bayan gördüm, yataktan fırlayarak kalktım. Bana ''korkma,
ben boynunda taşıdığın muskanın için buradayım'' dedi. Ne kadar dua
etsem de gitmedi. Olanları babama anlattım, babamda hemen hocaya
gitti. Hoca olanlara şaşırmış kızın hiçbir şey görmemem gerektiğini
söylemiş. O bayanı her zaman görmeye başlamıştım ama eskisi kadar
korkmuyordum. Rüyalarımda rahatım artık. Beş ay geçti ve ben bunları
yazıyorum. Bunları yazarken bile o bayanı görüyorum.
4-) Bu olay askerde
başımdan geçti. Askerde çavuştum, yani nöbet tutma olayım yoktu.
Askere yeni gelen Adanalı bir çocuk vardı. Çok sakin ama neşeli bir
çocuktu. Geldikten yaklaşık bir ay sonra arkadaşa nöbet yazılmış. Ama taburun
en sakin, karanlık yerinde, adamı kesseler farkında olmaz kimse.
Yanına da üst devre bir arkadaşı vermişler. Tabi üst devre
arkadaş başlamış uyumaya, bunu da dikmiş nöbete. Bir saat sonra taburda
bir karışıklık, bir panik silah sesleri geliyor onun tuttuğu nöbet kulesinden.
Çocuğu zar zor getirdiler koğuşa. Bağırmalar, titremeler gözlerini dikip
bir noktaya bakmalar. Ne olduğunu soran yüzbaşımıza cinlerin düğününü
gördüğünü söylemiş tepenin eteğinde. İlk anda hava değişimine gitmek için
numara yapıyor dedim ta ki gözlerimle bir şeyleri görmeden önce. Çocuk
cılız zayıf bir şey ama 3 kişi yatakta zor tutuyoruz. Kendini boğmaya çalışıyor
acayip acayip bir şeyler mırıldanıyor, gözleriyle odada sanki bir şey varmış
gibi onu takip ediyor. Ama ona gerçekten inanmamın tek bir sebebi vardı.
Uyumaya başladığı zaman aniden ellerini boğazına götürdü. Kendini boğmaya
çalışıyor. Nerden esti bilmiyorum içimden 3 İhlas bir Fatiha okudum ama kimseye
fark ettirmeden. Çocuğun gözleri kapalı elini dudaklarına götürdü ve bana sus
işareti yaptı. Başımdan sanki kaynar sular döküldü. O gün bugündür yatmadan
önce mutlaka bu duaları okurum.
5-) Bazı insanlar
vardır cinlerin varlığına inanmazlar, inanmadıkları gibi birde dalga geçerler. Ben
de bunlardan biriydim, ta ki bu olay başıma gelene kadar. Ramazan ayındaydık ve
ben bir cemaat evinde kalıyordum. Bu evde sesli bir şekilde müzik dinlemek
yasak olduğu için kulaklıkla müzik dinliyordum. Evimizde son zamanlarda hep
cinlerden bahsediyorduk. Ablamız onlardan bahsetmememizi söylemesine rağmen,
onu dinlemeyip ''Kuran okunan yere gelemezler'' diyorduk. Üstelik dalga geçip
arkadaşlarla birbirimizi korkutuyorduk. Bir gece bütün arkadaşlar odalarına
çekilmişlerdi. Ben ise kulağımda kulaklık, arkadaşımla birlikte
oturma odasında oturuyorduk. Bir ara arkadaşım telefonla konuşmak için odasına
geçti. Ben odada tek kalmıştım. Yüzüm balkona doğru bakıyordu. Bir ara balkon
kapısının önündeki perdenin oynadığını gördüm, kapıya doğru baktım, balkon
kapısı kapalıydı. Sonra gözlerimi kapatıp müzik dinlemeye devam ettim. O sırada
balkon kapısı açılmıştı ve perde havalanıyordu. Arkadaşımın balkona çıktığını
düşündüm ve arkadaşıma seslendim. Ses gelmemişti. Ayağa kalktığımda balkon
penceresinden siyah bir şeyin bana baktığını gördüm. Korkunç bir şeydi. Pencereden
bana bakıyor ve perdeyi aralıyordu. Sanki içeri girmeye çalışıyordu. Benim
çığlıklarıma arkadaşım koşarak geldi ve ben donakalmıştım. Konuşamıyor, dua
edemiyordum. O siyah varlığı gördüğümde besmele çekmeye çalıştım fakat olmadı. Hiçbir
şey söyleyemiyordum. Bütün arkadaşlarım başıma toplanmışlardı. Kuran okudular
ve ben kendime geldiğimde herkes halisünasyon gördüğümü zannediyordu. Ta ki
balkonun kapısını onlar da açık görene kadar. Sizlere tavsiyem varlıklarına
inanın ve yanınıza yaklaşamayacaklarını düşünmeyin. Onlar her an yanınızda
olabilirler.
6-) Samsun, Orman İşletme civarındaki derenin
yanında mağara vardır. Orda başımıza çok acayip bir olay geldi.3 kişiydik.
Bir müddet geçtikten sonra arkadaşım Serkan mağaranın girişinde uçuşan
ışıklar gördüğünü söyledi. Mağaranın içinden sesler gelmeye başladı. Arkadaşım
Hakan hiç tereddüt etmeden mağaraya girdi. Hava iyice karardı ve yatsı
ezanı okundu. Hakan mağaranın içinde çakmak yakarak birazda olsa etrafı
aydınlattı. Daha sonra Hakan mağaradan çığlıklar atarak ''kaçın,
çabuk kaçın'' diyerek çıktı.On metre gidip, durdu ve bana ''Ömer
mağaranın içine ışık tut'' dedi. Ben Serkan'la beraber
yaklaşıp çakmağı yaktım. Birdenbire iri yapılı beyazımsı bir varlık bize
doğru yürümeye başladı. Beyazımsı varlık üzerimize bizim hızımızda
geliyordu. Ne yaklaşıyordu ne de uzaklaşıyordu. Ama yerden tahmini 30 cm kadar
havada geliyordu. Ben arkaya baktığımda hala
peşimizdeydi. Daha sonra evlere yaklaştığımızda peşimizde ki varlığın yok
olduğunu fark ettik.
7-)
Yaşlı bir kadın hava karardıktan sonra
misafir olarak gittiği köyden, kendi köyüne gitmek üzere yola çıkmış. Ormanda
tanımadığı başka bir kadınla karşılaşmış. Esrarengiz kadın yaslı kadına, aç
olup olmadığını sormuş.. Yaşlı kadın aç olduğunu söylemiş. .Bunun üzerine
esrarengiz kadın, ormanda bir kutlama olduğunu ve istiyorsa gelebileceğini
söylemiş Yaşlı kadın da kabul etmiş ve beraber ormanın içine doğru ilerlemeye
başlamışlar. Kutlama yerine geldiklerinde ortada büyük bir ateş ve bir sürü
yemek varmış. Yaşlı kadını baş köşeye oturtmuşlar ve ona yemek ikram
etmişler. Kadın yemeği yemeden önce besmele çekmiş ve sonra etrafına
baktığında herkesin yok olduğunu, büyük ateşin yerinde küller olduğunu görmüş
8-) 14
yaşımdayken bir gün İsviçre’de arkadaşlarla cin çağıralım dedik ve bu konu
hakkında bir sürü bilgi edindik. Yaklaşık 1 hafta sonra, ilk seansı denedik ve
başarılı olduk. Bu seanslar, çok heyecanlı olmaya başladı ve biz bunu sürekli
tekrarladık... Ben, bu konuyla arkadaşlarımdan daha fazla ilgilendiğim için
onlara daha da yakınlaşmak istedim! Önceleri başarılı olamadım ve cinlere
inancım azaldı. Derken, 15 yaşlarımda bu olayları rüyamda yaşamaya başladım ve
gerçek hayata geçti. Yavaş yavaş sevmediğim insanlara küçük zararlar gelmeye
başladı. Artık bir şeyler olmadan önce, hissedebiliyordum bu da beni çok mutlu
ediyordu ve ben, gittikçe kendimi onların yanında hissetmeye başladım! 16
yaşımda, Türkiye'ye temelli dönüşümde onlar da benimleydi. Bu şekilde çok güzel
ve ilginç yıllar geçirdim ve 18 yaşıma geldiğimde bir radyoda DJ'likle
uğraşıyordum. Bir gece nöbeti sırasında, yine yalnız değildim; ama bu defa bunu
hissetmek, bana mutluluk vermiyordu. Aksine huzursuz olmaya ve boğulmaya
başladım. Bir ses geçirmez stüdyoda, ilginç bir şekilde birinin nefesini
ensemde hissettim ve tüylerim ürperdi. Hatta ilk defa korktum! Tüm bunların
yorgunluktan ve uykusuzluktan olabileceğini düşünerek mutfağa bir bardak su
almaya gittim. Tam arkamı dönüp ışığı söndürürken, biri arkamda adımı fısıldadı
ve o an korkudan kanımın çekildiğini hissettim. En kötüsü de, radyonun olduğu
binadaki daireler işyerleriydi ve gecenin saat 02:30 da benden başka hiç kimse
yoktu! Tam bu sırada, bu düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan ikinci ve daha
şiddetli bir sesle irkildim ve stüdyoya kaçıp (belki aptallık ama) kapıyı kilitledim!
Yerime oturdum, suyumu içtim ve müziği sonuna kadar açtım; ama yine de bu
durumdan kurtulamadım, çünkü bu defa omzuma bir el hissettim!!! Dona kaldım...
Hiç kıpırdamadan korkarak karşımdaki aynadan arkamda olup bitenleri kestirmeye
çalıştım ve gördüklerim beni dehşete düşürdü!!! Arkamda bir takım gölgeler yer
değiştirip duruyordu sanırım 7-8 tane! Panik halinde radyodan resmen kaçarak ve
ağlayarak aşağı indim. Tek düşündüğüm, motoruma atlayıp oradan uzaklaşmaktı;
ama motoru çalıştıramadım! Bir kaç kez denedikten sonra başardım ve süratle eve
gittim. Tam eve yaklaşırken motor birden durdu. Motorun sesini duyan köpeğim
,koşarak geldi ve beni tanımamış gibi davranıp (ki bu hiç yapmadığı bişey)
kaçtı! Ağlayarak hızla eve girdim. Annem büyük bir panikle uyandı ve sonra bir
kaç arkadaşımı gecenin saat 03:00 ünde panikle eve çağırdım. O gece hiç birimiz
uyumadık ve yalnız olmadığım için kendimi daha iyi hissettim. Ertesi gün farklı
farklı hocalara gittik ve yapılması gereken ne varsa yaptılar. Ama tüm bunlar
yetmedi ve peşimi bırakmadılar ve en kötüsü artık onlara alışmaya başlamıştım!
Sonra sadece birisini çok net bir şekilde bulunduğum her ortamda görmeye
başladım! Bir bayandı ve sürekli karşımda, yanımda, hep yakınımda bir yerlerde
oturup gülerek beni izliyordu! Onun varlığı, artık bana korkudan çok
rahatsızlık vermeye başlamıştı. Çünkü; elini tuttuğum veye dokunduğum kızların
o an ya burunları kanıyordu, ya düşüp bir yerlerini incitiyorlardı, ya da bir
yerleri ağrıyordu! Böyle devam edemeyeceğimi düşünüp onu ciddiye alıp dinlemeye
karar verdim. Bu arada tekrar hocaya gidip bu konuyu danıştım ve benzer
olaylarla karşılaşan insanlarla görüştüm. Onun beni rahat bırakması için tek
bir isteği vardı o da; cinsel beraberlik! Ama ben bunun yalan olduğunu ve bir
kez beraber olduktan sonra ömür boyu onun esiri olacağımı öğrenmiştim! Sürekli
beni tahrik ediyordu ve kendime zor engel oluyordum. Bu sırada bana yardımcı
olan bir hocanın tavsiyesiyle istanbul da bir medyuma gittim. 3 gün, onun
evinde kaldım ve çok değişik yöntemler uyguladı. Sonuç mu: Bu başımdan geçen
olayı kız arkadaşımla beraber hem de hiç bir yerine bir şey olmadan sizlere
aktarabildik! Tek tavsiyem hayatınızı daha heyecanlı kılabilmek için bu
olaylarla ilgilenmeyin. Çünkü kaybettiğiniz şey yine kendi hayatınız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder