14 Ocak 2019 Pazartesi

Türkiye'de Cin Öyküleri


ANADOLU’NUN DİNİ FOLKLORU
CİNLER VE ÖYKÜLERİ

Anadolu’da yüzlerce yıldır cinlerle ilgili olan öyküler anlatılır durur. Ancak bu öyküler yalnızca Anadolu’da yoğunlaşmamıştır. Türkler Orta Asya ve çevresindeki yerleştikleri yerlerde cinlere ve ruhlara inanır onlar hakkında olayları birbirlerine anlatır ve din adamlarından yardım alırlardı. İslam’dan sonra ise Kuran-ı Kerimde açıkça yer alan cinler hiç şüphe götürmeyen bir duruma geldi. Çünkü birçok ayette açıkça cinlerden bahsedilir ve zararlarından korunmak için dua edilmesi gerektiği söylenir. Ve cinlerin de insanlar gibi dinden sorumlu olduğu vurgulanır. Aşağıdaki ayetler bunlardan bazıları:

6:100 -
Onlar, Allah'a cinlerden de ortak koştular. Halbuki onları yaratan O'dur. Bilgileri olmadan O'na oğullar, kızlar uydurdular. O'nun şânı onların uydurdukları sıfatlardan münezzeh ve yücedir.


6:112 -
Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile baş başa bırak.

6:128 -
(Allah), onların hepsini topladığı gün, cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der. İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da:" Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.

6:130 -
(Allah) "Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" deyince onlar: "Kendi aleyhimize şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler.

7:38 -
Allah onlara: "Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem ateşine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında derler ki: "Rabbimiz ! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azap ver". Allah der ki: "Herkesin azabı kat kattır, fakat siz bilemezsiniz".

11:119 -
Ancak Rabbinin rahmetle acıdığı kimseler başka. Onun içindir ki, onları yarattı. Ve Rabbinin "Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım" sözü böylece tamam oldu.

15:27 -
Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.

17:88 -
Ey Muhammed! De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'ân'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir."

Anadolu cinlerle ilgili birçok düşünce, inanış ve öykülere rastlamak olasıdır. Her bölgede farklı farklı öyküler ve inanışlar vardır. Ama genel olarak cinler hakkında ortak görüşler yoğunluk kazanmaktadır. Örneğin:

Özellikle televizyon programlarının etkisiyle son yıllarda güncellik kazanan “cin” teması, aslında Anadolu folklorunda uzun ve zengin bir geçmişe sahiptir. Yaygın inanışa göre, genellikle göze görünmeyen ve çoğu kez insanı andıran küçük yaratıklar olarak tanımlanırlar. Halk edebiyatındaki cinlerle ilgili masal, hikaye ve deyimlerde cinlerin çoğu kez insanların aklını başından alıp onları şaşkın ve perişan bir hale getirdikleri, hastalıklara yol açtıkları, büyülerde aracılık ederek kötülüklere sebep oldukları belirtilir. Cinlerin kurnaz ve sakınılması gereken yaratıklar olduğu inancı yerleşmiştir. Bunların daha çok ıssız ve karanlık yerlerde yaşadıkları ve güneş battıktan sonra ortaya çıktıkları zannedilir. Anadolu’nun birçok yöresinde, cinlerin kötü etkisinden korunmak için, mesela hava karardıktan sonra ağaç altına kirli su dökülmez, çünkü cinlerin ağaç kovuklarında oturduklarına inanılır. Akşam olduktan sonra hamamda fazla kalınmaz, çünkü gece vakti cinler hamamlarda toplanıp eğlence düzenlemektedirler. Karanlık çökünce eski veya terkedilmiş evlere, değirmenlere girilmez, çünkü bu gibi yerler “tekin” (içi boş) değildir (22 Mayıs 1996 halukakcam.com Erişim Tarihi 19/04/2015)

Anadolu’ya eşdeğer görebileceğimiz bir kültür coğrafyası da Orta Asya’dır. Anadoluda’ki Türklerin birçok dinsel folklorunda Orta Asya kültürünü ve geçmişe dönük inanışları görmek oldukça kolaydır ve her fırsatta gözlemlenebilir. Ama bazı inanışlara ışık tutması açısından buradaki iki kaynağı vermede yarar görüyorum. 

İsimlendirilemeyen ruhlar ise, İslam’ın etkisi ile Cin ve Peri şekline dönüşerek yaygınlaşmıştır. Anadolu’ya nispetle Orta Asya Kazak, Kırgız, Özbek, Çuvaş vb. topluluklarda Ruh= Ervah inanışı oldukça güçlü bir biçimde varlığını hissettirmektedir. (DEVRENBEKOV, Jakay ve TURSINOV, Edige, Kazakh Baskı Balgerleri, Almatı,1993, s.12- 17.)

Başkurt Şamanî ayinine ait en eski kayıt XVIII. asırda yapılmıştır. Rusya Bilimler Akademisi’nin üyesi İ.Lepehin Kızıl Mescit köyünde gördüklerini şöyle anlatmıştır: “bir lohusaya ‘şeytan oyunu’ dedikleri töreni yaptırmak için köreze’yi çağırdılar. Köreze dans ediyor, bağırıp çağırıyordu. Böylece cin ve şeytanları kovuyormuş. Gece yarısı olduğunda eline kılıç ve tüfek aldı. Birkaç adama kendi kuşağını sıkıca çektirdi. Bu, cinlerle savaş için hazırlıktı. Elindeki silahlarla cin ve perileri kovmaya (onlarla savaşmaya) başladı. Nihayet ‘cinleri kovdum. Eyek Irmağı’nda onları boğdum.’ dedi”. (Burada getirilen alıntı Abdülkadir İnan’ın Tarihte ve Bugün Şamanizm. Materyaller ve Araştırmalar (Ankara:1972, s. 113)’dan alınmıştır.) (Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni: Nisan 2007)

Günümüze dönecek olursak bu paylaşacağımız haber bir hayli ilginç duruyor.

Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcılığı’ndan istifa ettikten sonra HDP’den Mardin Milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Kadri Yıldırım, "Kuran’da cinlerden bahsediliyor. Ey Arapları, Süryanileri ve Kürtleri içinde barındıran Mardin ve Mardin halkı; eğer 1500 yıl önce sizin cinlerinizin kabul ettiği bir barışı, siz kabul etmezseniz, birbirinizin hakkını, hukukunu kabul etmezseniz, bu cinler sizi çarpacaktır haberiniz olsun" dedi. (3 Mart 2015 hurriyet.com.tr Erişim Tarihi 19/04/2015)


1) Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Sizden herhangi biri esnediği zaman eliyle ağzını kapatsın! Kuşkusuz ki şeytan (kişinin ağzına) girer!’ buyurdu.” Müslim 2995/57, Ebu Davud 5026
2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Sizden biri uykusundan uyanıp abdest alırken burnuna su alıp sümkürsün! Çünkü şeytan onun genzinde geceler!’ buyurdu.” Buhari
3) Hüseyin bin Ali (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Mü’minlerin annesi Safiyye binti Huyey (Radiyallahu Anha) bana şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ramazanın son on gününde i’tikafta iken bir gece Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girip onunla bir saat sohbet etmiş. Sonra evine dönmek için ayağa kalkmış. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de onu evine götürmek için kalmış. Nihayet Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’nın kapısının önündeki mescidin kapısına ulaştığında, Ensar’dan iki kişi oradan geçmiş ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e selam vermişler.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o iki kişiye:
–‘Yavaş olun durun! Kuşkusuz ki bu kadın (eşim) Safiyye binti Huyey’dir!’ dedi.
O iki kişi: –Subhanallah!!! Ya Rasulallah! dediler ve bu kendilerine çok ağır geldi.
Bunu üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o iki kişiye:
–‘Şüphesiz ki şeytan, insan vücudunda kanın ulaştığı yere ulaşır! Ben sizin gönüllerinize şeytanın bir şüphe atmasından endişe ettim!’ buyurdu.” Buhari 4/1882
4) Osman bin Ebi’l-As (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni, Taif’e vali tayin ettiği dönemde namazımda bana bir şey peyda olmaya başladı hatta ne kıldığımı bilemez oldum. Ben bu durumu görünce kalkıp (Taif’ten Medine’ye) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanma gittim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (beni görünce):
–‘Ebu’l-As’ın oğlu?’ dedi.
Ben: –Evet, Ya Rasulallah! dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): –‘Seni (buraya) getiren sebep nedir?’ buyurdu.
Ben: –Ya Rasulallah! Namazlarımda bana bir şey peyda oldu, öyle ki ne kıldığımı bilemiyorum! dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): –‘Anlattığın şey, şeytanadır! Onu bana yaklaştır!’ buyurdu.
Bunun üzerine ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına vardım ve (diz çökerek) ayaklarım üzerine oturdum. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) elini göğsüme vurdu, ağzımın içine tükürdü ve:
–‘Çık! Ey Allah’ın! Düşmanı’ dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu işi üç defa tekrarladı. Sonra (bana): –‘(Git) işinle meşgul ol!’ buyurdu. Ravi demiştir ki: Sonra Osman bin Ebi’l-As (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
–And olsun ki, ondan sonra şeytanın bana sokulduğunu sanmam!” İbni Mace 3548

Şimdi asıl konumuza dönelim ve Cinlerin halkımızın arasında ne gibi öyküleri var onlara bakalım.

1-) Okulların kapanmasına yakındı arkadaşım kader korkunç hikayeler anlatalım dedi bende onu kırmamak için kabul ettim ama birazda korkuyordum o yüzden ben anlatmayacağım hem hikaye bilmiyorum benim yerime kader anlatsın dedim arkadaşım çok korkunç hikayeler anlattı en sonunda bir tane daha anlattı ama bu hepsinden daha da korkunçtu ve daha da gerçekçiydi olay şöyle:

Bir gün Nihal (kaderin ablası) sahura kalkmışlar annesi yatmadan önce hamur yapmış mayalanmış sahur olmadan önce hemen kalkıp pişirivermiş ama ekmekleri tandırda unutmuş Nihali yollamış o da ekmekleri tandırdan almaya gitmiş tam merdivenlerden çıkacakken uzakta oturan çok iyi bir eski komşularını görmüş Fatma teyze senin burada ne işin var demiş saçları da açıkmış nedense normalde hep kapalı olurmuş hiç cevap vermemiş kadın üstü başı dağınıkmış kız korkmuş ve hemen tezeklerin üstüne atlamış kızın önüne çıkmış kız o korkuyla hemen dama çıkmış şişko haliyle nasıl çıkabilir ki kız korkmuş yere atlamış gene önündeymiş hemen gözlerini kapatıp Bismillahirrahmanirrahim demiş yok olmuş kız korkmuş eve çıkmış annesine ne dediyse de bir türlü inandıramamış sonra kadın ertesi gün kızının ısrarı üzerine onlara gitmiş olanları anlatmış kadın çok şaşırmış ve korkmuş ben öle bir şey yapmadım demiş zaten öle iyi bir insanmış ki asla ondan böle bir şaka beklenemezmiş sonradan anlamışlar ki gelen cinmiş!!

2-) Zamanında Manisa’nın bir ilçesinde bir kız yaşarmış kızın annesi asıl derler büyü falan yaparmış. Kız annesinin yaptıklarına inanmazmış annesine ne kadar söylese de annesinin onu taktığı bile yokmuş. Kızın annesi her gece birileriyle konuşurmuş kız kapının aralığından ya da deliğinden bakarmış ama sadece lamba kapalı olduğu zamanlar da ışık açık olduğu zamanlarda karartı görürmüş. Kız büyümüş köyden birini sevmiş ama deliler gibi oğlan da kızı seviyormuş. Oğlanın askerliğinin bitmesini bekliyorlarmış. Oğlan askerden gelince de düğün yapıp evleneceklermiş. Annesi işleri iyice ilerletmiş ama annesinin yaptıklarına inanmasa da acaba doğru olabilir mi diye araştırmak istemiş. Araştırıp sormuş hocalara hacılara böyle şeylerin gerçek olduğunu anlamış ama yine de inanmıyormuş. Gün geçmiş bunlardan birini çağırmaya karar vermiş. Evet gelmişler ama kızla kötü olay olmuş… Ve gitmişler. Bu hemen her gece devam etmiş. Kız ağlayıp sızlar ama ne bir kimseye söyleyebilir ne de biriyle paylaşabilir. Derken oğlan askerden gelir düğün günü belli olur. Kız ertelemek istese de başaramaz oğlan her sorduğunda cevap veremeyip susarmış. Derken evlenirler düğün yapılır biter kız ile oğlan yatak odasına gider ikisi de yatağa girerler kız ile oğlan yatacaklarken… Cinler gelir oğlan ne olduğunu anlayamazken onlar her zaman ki gibi kızı alıp götürmeye gelirler kız çığlıklar içinde oğlan donmuş derken oğlan ayılmış kızı götüremezsiniz diye kızı bırakmamış ama onlar pes etmemiş ve kızı oğlanın gözlerinin önünde… Ertesi gün odaya gelen anne baba ne kızı bulabilirler nede oğlanı bakmışlar ki ikisi de bahçede kendilerini asmışlar ama el ele...

            3-) Başımdan geçen ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir gece rüyamda beyaz saçlı bir kadın, seni oğlumla evlendireceğim dedi ve gitti bende uyandım, umursamadım ama daha sonra bu rüyayı defalarca üst üste görünce korkmaya ve endişelenmeye başladım. Her gözümü kapattığımda o kadın geliyor ve seni oğlumla evlendireceğim diyor ve gidiyordu. Ben çok korkmuştum artık anneme babama anlattım. Babamda ''Benim tanıdığım bir hoca var, ona sorarım'' dedi. Sonra babam sormuş, hocada ''kızınla evlenmek istiyorlar'' demiş. Babam, kim evlenmek istiyor kızımla diye sorunca hocada, ''bunların kim olduğunu sana söyleyemem söylersem beni bu gece dövmeye gelirler'' demiş. Babam bunu bana anlatınca korkum daha da arttı. Neler oluyor diye soruyordum kendime sonra, bir gece rüyama o kadın geldi ve yine ''seni oğlumla evlendireceğim'' dedi. Sonra oğlu geldi, ''bak oğlum budur'' dedi. Ben oğlunu görünce, rüyamda ağlamaya başladım ve yine uyandım. Kalktım babama anlattım babamda, ''bu böyle olmaz, ben yine hocaya sorayım'' dedi. Sonra hocaya sormuş hocada, ''kızını yanıma getir'' demiş. Neyse babamla yanına gittik eline bir kağıt aldı ve ''bu kağıda iyice bak ama gözünü bir yere dik ve oraya dikkatlice bak'' dedi. Bende baktım ve o beyaz saçlı kadını gördüm. Hoca: ''Gördüğün kadın bu mu?'' dedi. ''Evet''  dedim. Sonra hoca kağıdı aldı ve yırttı. ''Bu kadın kim?'' dedim. Hoca ''zamanı gelince söyleyeceğim'' dedi. Bir ay kadar sonra dayımın oğlu beni istemeye geldi, beni dayım oğluyla nişanladılar. Sonra yine rüyamda o kadın geldi bana ''sen evlenemezsin, sen oğlumunsun'' dedi  ve elimdeki nişan yüzüğünü çıkarttı. Uyandığımda yüzük elimdeydi, sakinleşmeye çalıştım. Aradan bir ay geçti ve nişan bozuldu çünkü dayımın oğlu, yani nişanlım trafik kazasında öldü. Kazadan altı aya yakın zaman geçti, her şey düzene girmeye başlamıştı ki yine o rüyalar başladı. Bende gece yatağıma geldiğimde rüyamda o kadının geleceğini, aynı sözleri söyleyeceğini biliyordum. Yatağıma uzandım gözümü kapattım. ''Gel oğlunla evlenmeyi kabul ediyorum'' dedim. Daha fazla dayanamayacaktım. Sonra uyudum ve kadın geldi. Bana ''senin göz perdeni kaldıracağım ve bizi tam olarak göreceksin'' dedi. Elini gözlerimin üzerinde gezdirdi. Olanları babama anlattım ve tekrar hocaya gittik. Hoca bana ''kızım sana cinlerin rüzgarı değmiş ve senle evlenmek istiyorlar'' dedi.  Dua etti ve bana muska verdi. ''Boynunda taşı'' dedi. Gece yatmak için odama gittim. Tam yatağıma uzandım, tepemde bir bayan gördüm, yataktan fırlayarak kalktım. Bana ''korkma, ben boynunda taşıdığın muskanın için buradayım'' dedi. Ne kadar dua etsem de gitmedi. Olanları babama anlattım, babamda hemen hocaya gitti. Hoca olanlara şaşırmış kızın hiçbir şey görmemem gerektiğini söylemiş. O bayanı her zaman görmeye başlamıştım ama eskisi kadar korkmuyordum. Rüyalarımda rahatım artık. Beş ay geçti ve ben bunları yazıyorum. Bunları yazarken bile o bayanı görüyorum.

                4-) Bu olay askerde başımdan geçti. Askerde çavuştum, yani nöbet tutma olayım yoktu. Askere yeni gelen Adanalı bir çocuk vardı. Çok sakin ama neşeli bir çocuktu. Geldikten yaklaşık bir ay sonra arkadaşa nöbet yazılmış. Ama taburun en sakin, karanlık yerinde, adamı kesseler farkında olmaz kimse. Yanına da üst devre bir arkadaşı vermişler. Tabi üst devre arkadaş başlamış uyumaya, bunu da dikmiş nöbete. Bir saat sonra taburda bir karışıklık, bir panik silah sesleri geliyor onun tuttuğu nöbet kulesinden. Çocuğu zar zor getirdiler koğuşa. Bağırmalar, titremeler gözlerini dikip bir noktaya bakmalar. Ne olduğunu soran yüzbaşımıza cinlerin düğününü gördüğünü söylemiş tepenin eteğinde. İlk anda hava değişimine gitmek için numara yapıyor dedim ta ki gözlerimle bir şeyleri görmeden önce. Çocuk cılız zayıf bir şey ama 3 kişi yatakta zor tutuyoruz. Kendini boğmaya çalışıyor acayip acayip bir şeyler mırıldanıyor, gözleriyle odada sanki bir şey varmış gibi onu takip ediyor. Ama ona gerçekten inanmamın tek bir sebebi vardı. Uyumaya başladığı zaman aniden ellerini boğazına götürdü. Kendini boğmaya çalışıyor. Nerden esti bilmiyorum içimden 3 İhlas bir Fatiha okudum ama kimseye fark ettirmeden. Çocuğun gözleri kapalı elini dudaklarına götürdü ve bana sus işareti yaptı. Başımdan sanki kaynar sular döküldü. O gün bugündür yatmadan önce mutlaka bu duaları okurum.

                5-) Bazı insanlar vardır cinlerin varlığına inanmazlar, inanmadıkları gibi birde dalga geçerler. Ben de bunlardan biriydim, ta ki bu olay başıma gelene kadar. Ramazan ayındaydık ve ben bir cemaat evinde kalıyordum. Bu evde sesli bir şekilde müzik dinlemek yasak olduğu için kulaklıkla müzik dinliyordum. Evimizde son zamanlarda hep cinlerden bahsediyorduk. Ablamız onlardan bahsetmememizi söylemesine rağmen, onu dinlemeyip ''Kuran okunan yere gelemezler'' diyorduk. Üstelik dalga geçip arkadaşlarla birbirimizi korkutuyorduk. Bir gece bütün arkadaşlar odalarına çekilmişlerdi. Ben ise kulağımda kulaklık, arkadaşımla birlikte oturma odasında oturuyorduk. Bir ara arkadaşım telefonla konuşmak için odasına geçti. Ben odada tek kalmıştım. Yüzüm balkona doğru bakıyordu. Bir ara balkon kapısının önündeki perdenin oynadığını gördüm, kapıya doğru baktım, balkon kapısı kapalıydı. Sonra gözlerimi kapatıp müzik dinlemeye devam ettim. O sırada balkon kapısı açılmıştı ve perde havalanıyordu. Arkadaşımın balkona çıktığını düşündüm ve arkadaşıma seslendim. Ses gelmemişti. Ayağa kalktığımda balkon penceresinden siyah bir şeyin bana baktığını gördüm. Korkunç bir şeydi. Pencereden bana bakıyor ve perdeyi aralıyordu. Sanki içeri girmeye çalışıyordu. Benim çığlıklarıma arkadaşım koşarak geldi ve ben donakalmıştım. Konuşamıyor, dua edemiyordum. O siyah varlığı gördüğümde besmele çekmeye çalıştım fakat olmadı. Hiçbir şey söyleyemiyordum. Bütün arkadaşlarım başıma toplanmışlardı. Kuran okudular ve ben kendime geldiğimde herkes halisünasyon gördüğümü zannediyordu. Ta ki balkonun kapısını onlar da açık görene kadar. Sizlere tavsiyem varlıklarına inanın ve yanınıza yaklaşamayacaklarını düşünmeyin. Onlar her an yanınızda olabilirler.

                6-) Samsun, Orman İşletme civarındaki derenin yanında mağara vardır. Orda başımıza çok acayip bir olay geldi.3 kişiydik. Bir müddet geçtikten sonra arkadaşım Serkan mağaranın girişinde uçuşan ışıklar gördüğünü söyledi. Mağaranın içinden sesler gelmeye başladı. Arkadaşım Hakan hiç tereddüt etmeden mağaraya girdi. Hava iyice karardı ve yatsı ezanı okundu. Hakan mağaranın içinde çakmak yakarak birazda olsa etrafı aydınlattı. Daha sonra Hakan mağaradan çığlıklar atarak ''kaçın, çabuk kaçın'' diyerek çıktı.On metre gidip, durdu ve bana ''Ömer mağaranın içine ışık tut'' dedi. Ben Serkan'la beraber yaklaşıp çakmağı yaktım. Birdenbire iri yapılı beyazımsı bir varlık bize doğru yürümeye başladı. Beyazımsı varlık üzerimize bizim hızımızda geliyordu. Ne yaklaşıyordu ne de uzaklaşıyordu. Ama yerden tahmini 30 cm kadar havada geliyordu. Ben arkaya baktığımda hala peşimizdeydi. Daha sonra evlere yaklaştığımızda peşimizde ki varlığın yok olduğunu fark ettik.

            7-) Yaşlı bir kadın hava karardıktan sonra misafir olarak gittiği köyden, kendi köyüne gitmek üzere yola çıkmış. Ormanda tanımadığı başka bir kadınla karşılaşmış. Esrarengiz kadın yaslı kadına, aç olup olmadığını sormuş.. Yaşlı kadın aç olduğunu söylemiş. .Bunun üzerine esrarengiz kadın, ormanda bir kutlama olduğunu ve istiyorsa gelebileceğini söylemiş Yaşlı kadın da kabul etmiş ve beraber ormanın içine doğru ilerlemeye başlamışlar. Kutlama yerine geldiklerinde ortada büyük bir ateş ve bir sürü yemek varmış. Yaşlı kadını baş köşeye oturtmuşlar ve ona yemek ikram etmişler. Kadın yemeği yemeden önce besmele çekmiş ve sonra etrafına baktığında herkesin yok olduğunu, büyük ateşin yerinde küller olduğunu görmüş

            8-) 14 yaşımdayken bir gün İsviçre’de arkadaşlarla cin çağıralım dedik ve bu konu hakkında bir sürü bilgi edindik. Yaklaşık 1 hafta sonra, ilk seansı denedik ve başarılı olduk. Bu seanslar, çok heyecanlı olmaya başladı ve biz bunu sürekli tekrarladık... Ben, bu konuyla arkadaşlarımdan daha fazla ilgilendiğim için onlara daha da yakınlaşmak istedim! Önceleri başarılı olamadım ve cinlere inancım azaldı. Derken, 15 yaşlarımda bu olayları rüyamda yaşamaya başladım ve gerçek hayata geçti. Yavaş yavaş sevmediğim insanlara küçük zararlar gelmeye başladı. Artık bir şeyler olmadan önce, hissedebiliyordum bu da beni çok mutlu ediyordu ve ben, gittikçe kendimi onların yanında hissetmeye başladım! 16 yaşımda, Türkiye'ye temelli dönüşümde onlar da benimleydi. Bu şekilde çok güzel ve ilginç yıllar geçirdim ve 18 yaşıma geldiğimde bir radyoda DJ'likle uğraşıyordum. Bir gece nöbeti sırasında, yine yalnız değildim; ama bu defa bunu hissetmek, bana mutluluk vermiyordu. Aksine huzursuz olmaya ve boğulmaya başladım. Bir ses geçirmez stüdyoda, ilginç bir şekilde birinin nefesini ensemde hissettim ve tüylerim ürperdi. Hatta ilk defa korktum! Tüm bunların yorgunluktan ve uykusuzluktan olabileceğini düşünerek mutfağa bir bardak su almaya gittim. Tam arkamı dönüp ışığı söndürürken, biri arkamda adımı fısıldadı ve o an korkudan kanımın çekildiğini hissettim. En kötüsü de, radyonun olduğu binadaki daireler işyerleriydi ve gecenin saat 02:30 da benden başka hiç kimse yoktu! Tam bu sırada, bu düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan ikinci ve daha şiddetli bir sesle irkildim ve stüdyoya kaçıp (belki aptallık ama) kapıyı kilitledim! Yerime oturdum, suyumu içtim ve müziği sonuna kadar açtım; ama yine de bu durumdan kurtulamadım, çünkü bu defa omzuma bir el hissettim!!! Dona kaldım... Hiç kıpırdamadan korkarak karşımdaki aynadan arkamda olup bitenleri kestirmeye çalıştım ve gördüklerim beni dehşete düşürdü!!! Arkamda bir takım gölgeler yer değiştirip duruyordu sanırım 7-8 tane! Panik halinde radyodan resmen kaçarak ve ağlayarak aşağı indim. Tek düşündüğüm, motoruma atlayıp oradan uzaklaşmaktı; ama motoru çalıştıramadım! Bir kaç kez denedikten sonra başardım ve süratle eve gittim. Tam eve yaklaşırken motor birden durdu. Motorun sesini duyan köpeğim ,koşarak geldi ve beni tanımamış gibi davranıp (ki bu hiç yapmadığı bişey) kaçtı! Ağlayarak hızla eve girdim. Annem büyük bir panikle uyandı ve sonra bir kaç arkadaşımı gecenin saat 03:00 ünde panikle eve çağırdım. O gece hiç birimiz uyumadık ve yalnız olmadığım için kendimi daha iyi hissettim. Ertesi gün farklı farklı hocalara gittik ve yapılması gereken ne varsa yaptılar. Ama tüm bunlar yetmedi ve peşimi bırakmadılar ve en kötüsü artık onlara alışmaya başlamıştım! Sonra sadece birisini çok net bir şekilde bulunduğum her ortamda görmeye başladım! Bir bayandı ve sürekli karşımda, yanımda, hep yakınımda bir yerlerde oturup gülerek beni izliyordu! Onun varlığı, artık bana korkudan çok rahatsızlık vermeye başlamıştı. Çünkü; elini tuttuğum veye dokunduğum kızların o an ya burunları kanıyordu, ya düşüp bir yerlerini incitiyorlardı, ya da bir yerleri ağrıyordu! Böyle devam edemeyeceğimi düşünüp onu ciddiye alıp dinlemeye karar verdim. Bu arada tekrar hocaya gidip bu konuyu danıştım ve benzer olaylarla karşılaşan insanlarla görüştüm. Onun beni rahat bırakması için tek bir isteği vardı o da; cinsel beraberlik! Ama ben bunun yalan olduğunu ve bir kez beraber olduktan sonra ömür boyu onun esiri olacağımı öğrenmiştim! Sürekli beni tahrik ediyordu ve kendime zor engel oluyordum. Bu sırada bana yardımcı olan bir hocanın tavsiyesiyle istanbul da bir medyuma gittim. 3 gün, onun evinde kaldım ve çok değişik yöntemler uyguladı. Sonuç mu: Bu başımdan geçen olayı kız arkadaşımla beraber hem de hiç bir yerine bir şey olmadan sizlere aktarabildik! Tek tavsiyem hayatınızı daha heyecanlı kılabilmek için bu olaylarla ilgilenmeyin. Çünkü kaybettiğiniz şey yine kendi hayatınız!Formun Üstü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder