TÜRKLERİN DİNİ TARİHİ
Giriş: Türklerin eski dinsel yaşamları
ve deneyimleri henüz tam olarak, tüm boyutlarıyla sistemli bir şekilde
incelenip, bireşim durumuna getirilememiştir. Çünkü bunun nedeni Türklerin
dinsel tarihinin altyapısının oluşturulamamasıdır. Altyapının oluşturulmasının
ana nedenlerinden biri de Türklerin dinsel yaşayışı hakkındaki kaynakların çok
az olması ve yetersiz kalmasıdır. Bu sorun diğer din bilimleri ve tarih
bilimleri dallarından etkilenmekte ve o bilim dallarını da etkilemektedir.
Türk toplumunu
inceleyen ve araştıran kişilerden olan Ziya GÖKALP Türklerin geçmiş
yaşantılarını ve kültürünü incelemiş ve Türkler üzerine hatırı sayılır derecede
çalışmalar yapmıştır. Onun bu çalışmaları da Türklerin dinsel tarihi ve kültürü
açısından bilimsel olarak ne denli eksik bir altyapıda olduğumuzu gözler önüne
sermiştir. F. Köprülü ise Türklerin Müslüman olduktan sonraki yıllarını ele
almıştır. Bu konudaki başarılı çalışmalar başlatmış olsa da sınırlı bir çalışma
yapıldığı açıktır.
Türkler dünyanın en eski uygarlıklarından biridir. Türklerin kültürünü ve geleneklerini bilmeden farklı dinlere girmeleri ya da farklı dinlere bakış açılarını anlamak olanaksızdır. Elbette Türklerin binlerce yıldır geniş coğrafyalarda etkin olması ve farklı millet ile dinlerle iletişime geçmesi birçok dinsel inanış ve anlayışlarını etkilediği ve diğer milletleri de kendilerinin etkilediğini bize göstermektedir.
Yöntem: Çağdaş ve yeni din bilimleri
araştırma yöntemleri farklı bilim dalları ile aralarında işbirliği yapmaktadır.
Pozitivist ve evrimci anlayış; insanlık tarihindeki dinlerin başlayışını biyolojik
bakış açısıyla ele almıştır. Dinsel olayları deneysel yöntemlerle ele almaya
çalışmıştır. Türk din tarihini bilimsel olarak ele alırken izleyeceğimiz
yöntemlerin belirlenmesinde özen gösterilmelidir. Toplumların dinsel tarihini
anlamak için toplumca dinsel ruh durumlarını kavramalı ve değerlendirme
yaparken bunun göz önünde bulundurmalıyız. .toplumsal olayların ve değişimlerin
din üyelerin üzerindeki etkisi oldukça önemlidir. Olayları ise tarihsel süreç
içerindeki durumları açısından ele almalıyız.
Türk Din Coğrafyası ve Kültürlerle
Etkileşimi: Türklerin anayurdu Orta Asya olup, Asya’da, Avrupa’da ve Kuzey
Afrika’da olmak üzere birçok bölgede iz bırakmışlardır. Örneğin Türklerin
Sasanileri zayıflatması İslam’ın doğuşu sırasında ister istemez Müslümanlığın
yayılmasını hızlandırmıştır. Bozkır iklimi ve konar-göçerlik Türklerin düşünce
tarzını etkilemiştir. Türk din tarihini genel hatlarıyla ele alırken dinsel
düşüncelerinin şekillenmesini, olayları da göz önüne alıp karşılaştırarak
incelemeliyiz.
Toplumsal
olarak cemaat tipine “milli dinler” karşılık gelir; Cemiyet tipi ise evrensel
olarak adlandırılabilir. Türklerin dinsel tarihi de evrensel bir düşünce yapısıyla
ilerlemiştir. Türklerin din geçmişi üç bölüme ayrılır; 1- Geleneksel Türk Dini
2- Evrensel Dinlerle Bağlantı 3- İslam. Eldeki tarihsel kaynaklar Türklerin
geleneksel din inancını bize tam olarak yansıtamamaktadır. Türkçe eski
kaynaklar az da olsa bulunmaktadır ama komşu milletlerdeki Türkler hakkındaki
kaynaklar daha fazladır. Bunun nedeni ise Türkler konar-göçer yaşardı ve hızlı
hareket etmek için arkalarında eser fazla bırakamadılar. Ama az da olsa
günümüze ışık tutacak ve bize kaynaklık edecek bilgilere ve bulgulara
rastlanmaktadır.
GELENEKSEL TÜRK DİNİ
Gök Tanrı İnancı: İnançların ve
dinlerin hangisini önce çıktığını söylemek olanaksızdır. En eski devirlerden
beri Türklerde Tanrı inancı yaygındır. M.ö 5. YY da Konfiçyüs bozkır
kültüründen etkilenip Çinlilere bozkırın ahlaksal yaşamını sunmuştur.
Sümerlerin parlak tanrısı olan Dingir’in ise Ortaasyadan geldiğine inanılıyor.
Ayrıca ÖnTürklerin Tanrı düşünce yapısı eski Hint-Avrupa yapısına benzetiliyor.
Türkler Tanrıyı yüceltmiş onun Gökte ve üstün olduğuna inanmıştır. Gök
sıfatıyla aşkın varlık olduğunu dile getirmeye çalışmışlardır. Türk
devletlerinin kağanları ise gücünü Tanrıdan aldıklarını belirtmişler ve
savunmuşlardır. Tanrı adına ülkeyi yönettiklerini söylerler. Türklere göre
devlette olan önemli olaylar Tanrının iradesiyle oluşur. Türklerin dini
evrenseldir, kimseyi ise inanmayı zorlamadılar.
Tanrı onlara
göre Türkleri korumuştur ve yönetmektedir. Kut inancı devletin ana ilkesidir ve
Tanrının verdiği yönetme gücüdür. Gücünü Tanrıdan alan Kağan O’nun emri ve
isteğiyle hareket eder. Tanrı doğadaki varlıklarla kişileri yönlendirir,
yardımcı olur ya da cezalandırır. Türkler doğadaki varlıklara saygı duyar ve
değer verirlerdi.
Güneş ve ay
Şamanlar tarafından simge olarak kullanılmış, saygı duyulmuştur. Bazı Türk
milletlerinde ise Güneş ve Ay kutsal sayılmış ve değer verilmiştir. Türkler
kurbanlarını yüce ve göğe yakın olduğu için dağlarda keserlerdi. Türklerde
ağaçlara ve ormana da saygı söz konusudur. Hatta birçok efsanede bazı ağaç
türlerinin konusu geçmektedir. Ayrıca Türkler “Od” a yani ateşe temizleyici
olduğu için saygı duyarlardı ama tapmazlardı. Ateş çevresinde dönme töreni ise
bazı Türk soylarında kötü ruhlardan temizlenme geleneğidir. Türklerde su ve
taşlar da kutsal sayılırdı.
Türklerde
atalar kültü de önemli bir inanış türüdür. Türkler ölen büyükleri için kurban
keser ve onlar için tümsek şeklinde kurganlar yapardı. Ölenlerin ruhlarının
dünyada gezdiğine inanırlar ve onların iyilik-kötülük yapabileceklerine
inanırlardı. Onlara göre yer ve gök birbirini tamamlardı. Türklerde ilk insanın
yaratılışı; Tanrının yeryüzünde suyun altına toprak almak için görevlendirdiği
kişiyi göndermesiyle olmuştur.
Türkler genel
olarak Gök Tanrıya kulluk için kurban keserdi. Yılın belirli zamanlarında
tapınakta toplanılır Boy beylerinin de bulunduğu ortak törenler düzenlenirdi.
Bolluk getirsin diye Türkler tahılları, sütü ve kımızı çevreye saçarlardı.
Türklerde insan kurban etme söylentileri de bulunmaktadır ama kesin kanıt
yoktur. Hatta Türklerin Çinlilere bunu yasaklattığı söylenmektedir. Bazı
Türklerde doğum yapılabilmesi için yer sahibi denilen mezarlara ve yerlere
uğranılırdı. Günümüzde de bu geleneğin izleri görünmektedir.
Eski Türklerde
her canlının bir ruhunun olduğuna inanılırdı. Ayrıca Türkler öldükten sonra
yaşamın sürdüğüne de inanırlardı. Cennete Uçmağ Cehenneme de Tamuğ adını
vermişlerdir. Türklerle birlikte Moğollarda Mahşer ve Yargılanma gününün olduğuna
inanılır. Ölen kişinin arkasından yoğ töreni düzenlenir. Saçlar kesilir ve
ağıtlar yakılır. Türkler ölülerini yazın ve kışın gömmez ilkbahar ve sonbahara
kadar bekletirdi. Bu yüzden mumyalama tekniği geliştirmişlerdir. Bazen ise
Türkler ölülerin kemiğini yakmışlardır. Genel olarak ise Türkler ölüleri için
mezar yapmışlardır ve tümsek şeklide yüksek yerleri anıtmezar olarak
kullanmışlardır.
Kam baksı ya
da şaman adı verilen sihir ustası ya da ruh ve sağlık hekimi görevini üstlenen,
toplumda saygı duyulan kişiler bulunmaktaydı. Kamlar Tanrı ile kişi arasında
aracılık yapar kötü ruhların kovulması için çabalardı. Ölüme ve hastalığa çare
olmaya çalışırlardı. Onlar kötü ruhlarla savaşırdı. Hastalı, ölüm, kısırlık ve
kötülüğe karşı kazananlardı. Toplumca saygı duyulur sevilirlerdi.
Türklerin
devlet dini Gök Tanrı dinidir. Ama halk dini ve kültürü Şamanizm etkisi ve
yoğunluğunu taşımaktadır. Totemizm yani bağlantı inancı ise halkta yaygındı.
Totem olarak atalarının bir yüce hayvan ya da yaratığın ruhuyla bağlantı
kurduğuna inanırlardı. Şamanizm Türklerde yoğun olarak kültür açısından yaşansa
da diğer milletlerde ve inanışlarda da yaşanmaktadır. Türklerin yalnızca
Şamanist olduklarını savunan araştırmacılar ve bilginler aceleci davranmış
büyük bir yanılgıya düşmüştür. Çünkü doğadaki varlıklara saygı duymak başka
tapmak başkadır. Örneğin Gök Tanrı inancı, Yer-su, Atalar, Balballar, Uçmağ ve
Tamuğ gibi inanışlarda Şamanların hiçbir ayrıcalığı ve etkisi bulunmaktadır
onlar konunun dışındadır, bağımsızdır.
Sonuç olarak
Türkler geniş coğrafyalarda bulunup farklı kültürlerden etkilenmiştir. Ama
genel olarak Tek Tanrı inancını benimsemiştir ve son olarak kendi kültürlerine
ve inanışlarına yakın olduğu için İslam’ı seçmişlerdir. Bu geçişte kuşkusuz Gök
Tanrı inancı ve İslam’ın temel kurallarının benzerliğinin çokluğu oldukça
etkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder